Artık biliniyor; George ORWELL 1984 adlı yapıtında özel yaşamın kuşatılmışlığı konusunda çanlarını yıllar öncesinde çalmış; görüntü ve ses kayıtları, belgeye dönüşen kriminal bulgular, özel yaşam alanı daraltırken; 'otorite'yi sorgulanamaz bir alana doğru
kaydırıyor.
Kent insanı bu saldırının hızla farkına varıyor; bu nedenle kaldırımda karşısına çıkan kameraya, objektife karşı lal oluyor, saldırganlaşıyor, en naifinden yüzünü kapatıyor, pas geçiyor. Giderek hukuk normuna dönüşmemiş yeni bir kültür oluşuyor kentte.
Kırsal alanda ise henüz bakir, sınırları geniş özel hayat alanı, kamerayı, objektifi 'kendisinden geleceğe iz bırakacak dost' olarak görmesine yol açıyor; kültürel kabul alanı bu olguyla besleniyor.
Objektifi parıldatacak görüntü peşindeyken ben; yaşına inat bir hızla kapıdan fırlayan Ahmet Dede'yi gördüğümde gardımı almaya hazırlanırken ve "n'olacak acaba" sorusunun cengelinin belirsizliğini taşıyor usum.
- "Bi de beni çekive be evlat!"
Ahmet Dede'nin özel alanına objektifi şevkle davet etmesiyle şaşkınlığın son gongunu çalıyor usum. Özel alanda en değerli şeyler paylaşılır; Ahmet Dede en değerli varlığını objektife kayıt ettirmenin telaşıyla bir koşu çekerek getiriyor buzağıyı...
Geleceğe iz bırakmanın sevinciyle görüntüyü izlemeyi de unutuyor, sormuyor; çünkü müteşekkir, borcunu ödemek isteyişinin telaşından...
Öyle ya Ahmet Dede ne bilsindi digital kamerayı, şip şak görüntüyü...
Blog,Blog Milliyet,Alıntı,Bayram Cigerli,Okunacaklar, bayramcigerli.blogspot.com, Kültür,Sanat,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder